David Goleman deyişiyle ‘Her güçlü duygunun harekete geçirici bir güdüsü vardır ve bu güdüleri denetlemek ise
duygusal zekanın temelidir.’
Duygusal zeka ne demek?
Duygusal zeka genel olarak kendini harekete geçirebilme, zorluklara rağmen yoluna devam edebilme, dürtülerini
erteleyebilme, olumsuz ruh halini düzenleyebilme, empati yapabilme, umut edebilme gibi birtakım özellikler içeren
geniş bir kavram… IQ ise mantıklı düşünme, bilgiyi özümseme, bilgiyi transfer etme ve sorunları çözme becerileri gibi
zihinsel beceri seviyesini ölçüyor. IQ okulda başarı için iyi bir gösterge olsa da işyerinde ve özel hayatta bir gösterge
olamıyor. EQ ise duygusal beceri seviyesini yani kısaca duyguları anlama, duygusal tepkileri kontrol edebilme,
kendini motive edebilme, diğerlerinin duygularını paylaşma ve başkaları ile iyi ilişkiler kurabilme yetilerini ölçüyor.
Bir insanın okul birincisi olması akademik başarısının yüksek olduğunu bize gösteriyor ama bu durum bize onun
hayatta karşılaşabileceği sorunlarla nasıl baş edebileceğini göstermiyor
TEOG ve ya Üniversite sınavı neyi ölçüyor? EQ ölçmediği kesin. Hazırlanan test sorularıyla yaratıcılık, esneklik,
liderlik vasfı veya duyguların ve iletişimin hayatta ne kadar doğru kullandığını ölçmüyor. Peki IQ ölçülüyor mu bu
sınavlarla? Ölçüldüğünü söylemeyiz. IQ tanımına baktığımızda; öğrenme-anlama-mantık yürütme- bilgiyi kullanma-
soyut düşünce- analitik yetenekler deniyor. Sınavlar yetenekleri ölçmüyor sadece derslerin kazanımlarını ölçüyor.
Bundan dolayıdır ki, bu sınavlarda başarılı olmak için IQ seviyenizin yüksek olmasına gerek yok.
Yani biri olmadan diğeri eksik kalıyor diyebiliriz. Duygusal yaşam da matematik ile okuma gibi beceri ve kendine
özgü yetenek gerektiren bir alandır. Sadece bir yönünü kabul etmek aslında bizi hayatla başa çıkma konusunda daha
zor durumda bırakıyor. Kısacası akılcı ve duygusal olmak üzere iki farklı tür zekamız olduğunu kabul etmeliyiz çünkü
nasıl yaşadığımız her ikisi tarafından belirleniyor.
Okulda başarılı, derslerine çalışan, sürekli test çözen ve üniversite sınavlarına hazırlanan pek çok öğrenci bu bilgilerini
sınavda aktive edemiyor, kullanamıyor. “Çok heyecanlandım, midem bulandı, aklıma hiçbir şey gelmedi” gibi
ifadeleri sıkça dile getiriyorlar. IQ’ları yüksek, çalışma konusu tamam ama duygularını yönetemedikleri için
sınavlarda heyecan ve kaygılarına yenik düşüyorlar. Bireylerin başarısı aslında kendi duygularını dengeleyebilme
başarısına bağlı…
Duygusal zekanın gelişmesi açısından üzerinde durulan en önemli faktörler yaş, aile ortamı ve cinsiyettir:
Yaş: Duygusal zekanın gelişmesi açısından ele alınan faktörlerden ilki yaştır. Duygusal zeka bebeklikten itibaren
gelişmeye başlar. Araştırmalar 6 aydan küçük bebeklerin zevk, rahatlık ve öfke gibi daha az özelleşmiş duyguları, 6
aydan büyük bebeklerin ise sevinç, korku ya da kızgınlık gibi farklı duyguları yaşayabildiklerini ortaya koymuştur.
Aile ortamı: Duygusal zeka gelişimi açısından çocuğun yetiştiği aile ortamı da çok önemlidir. Aile yaşamı, duygusal
derslerin verildiği ilkokuldur. Bu duygusal dersler sadece anne-babanın çocuklarına doğrudan söyledikleri ve
yaptıkları ile değil, kendi hislerini ifade edişleriyle ve aralarındaki etkileşim modeliyle de verilir
Cinsiyet: Duygusal zekanın gelişmesi açısından üzerinde durulan konulardan bir diğeri de cinsiyettir. Aileler kız ve
erkek çocuklarını farklı duygusal yaklaşımlarla eğitmektedirler. Anne ve babaların kız ve erkek bebeklerini severken
çıkardıkları sesler ve kullandıkları kelimeler farklıdır. Anneler kızlarına hikaye anlatırken oğullarına nazaran daha
fazla duygu yüklü ifadeler kullanmaktadırlar. Kızlara ve erkeklere duygularla başetme konusunda verilen dersler de
çok farklıdır.
Peki nasıl geliştirilir EQ ?
Araştırmacılar her ne kadar duygusal zekanın kalıtımsal olduğunu bulsalar da düzenli ve sistemli bir çalışma ile
duygusal zeka öğrenilip, geliştirilebilmektedir. Duygusal zeka üzerinde durulması gereken beceriler vardır;
1.Duyguları tanımak: Öz farkındalık, bir duyguyu meydana gelirken bilmek ve tanımak. An ve an duyguları tanımak.
2.Duyguları yönetmek: duyguları yönlendirmek, üzüntü ve stres gibi duygusal yaşantılar sonrasında hızlı bir şekilde toparlanma ve iyileşme becerisi.
3.Bir hedefe motive olmak: Amaçlara ulaşmak için duygulara yol göstermek, öz- denetim ve öz- disiplin, sevinci ertelemek ve ani duygusal çıkışları kontrol etmek.
4.Başkalarının duygularını tanımak: Empati, başkalarının ne hissettiğini anlama, tanıma ve hissetme becerisi.
5.Sosyal ilişkileri yönetmek: Sosyal beceri, başkalarının duygularını yönetme ve liderlik becerileri.
Duygusal zeka eğitiminde etkili olabilmek için bu becerilerin bir program dahilinde ve sistemli bir şekilde
öğretilmesi gerekmektedir. Önceden belirlenmiş faaliyetlerle bu beceriler çocuklara öğretilmeli, daha
sonradan günlük yaşantılarında karşılarına çıkan her bir fırsattan yararlanarak becerileri uygulamaları için ev
ödevleri verilmelidir.
Unutmayın…
•Olumsuz duygular da tıpkı olumlu olanlar gibidir, paylaşılmalıdır, yakınlaşmak ve yaşam becerilerini öğrenmek için güzel birer fırsattır.
•Üzüntü, korku, öfke gibi duyguları ortadan kaldırmaya değil, onları yönetmeye odaklanın.
•Duygularınızın farkında olun.
•Çocuğunuzu ve hissettiklerini daha yakından tanıyın.
•Çocuğunuz duygusunu ifade ettiğinde, onu dinleyin, anlatmaya devam etmesini sağlayacak şekilde onay verin.
•Çocuğunuzun problem çözme kapasitesine saygı duyun.
•Duygusal anlarda, çocuğunuzun duygularını tanımasına yardımcı olun.
Bir yanıt yazın