ÇOCUK VE YAS
‘Ölene kadar sorumlusun gönül bağı kurduğun her şeyden’
Kaybetmek.. . çocukların ölümü anlamaları onların bilişsel olgunlaşma düzeyine bağlı olarak değişir. Beş yaşından küçük çocuklar için ölümün bir son olduğunu anlamak zordur. ‘Şimdi orada karnı acıkınca ne yiyecek ?’ diye sorabilirler örneğin. Bu dönemde ölüm kavramını soyut açıklamalarla anlaması mümkün değildir. Somut düşünürler küçük çocuklar.
Beş yaşından on yaşına kadar olan çocuklar, zamanla ölen kişinin artık dönmeyeceğini kavramaya başlarlar. Yedi yaş civarında ölümün engellenemez olduğunu kabul etmeye başlarlar, ancak bunun kendileri için geçerli olabileceğini düşünmeye dirençlidirler. Büyümeye başladıklarında olayların neden sonuç ilişkilerini daha iyi anlamaya başlarlar, haklılık ve haksızlık konularına yoğunlaşır ve ölümün, kötü şeylerin ‘adil’ olmadığına ilişkin inançlar gelişmeye başlar. Küçük çocukların bir kısmı yaslarını kendi içlerinde yaşarlar ve çoğu zamanda bastırırlar.
On yaşından ergenliğin sonuna kadar olan sürede de soyut düşünme yeteneği geliştiği için ölümü kabul ve sağlıklı tepkiler verebilme olasılığı da doğal olarak kolaylaşır.
Çocuğun ölümü anlama yetisi gelişim düzeyine bağlı olabileceği gibi, kendisine olayla ilgili uygun açıklama yapılabildiyse yaşamın bu gerçeğini daha kolay kavrar ve anlamlandırabilir.
Ölüm karşısında çocuklarda yetişkinlerde olduğu gibi ilk anda şok ve inanmama tepkisi -duygusal olarak aşırı etkilenmemesinde bu tepki koruyucudur- gösterebilir ardından korku, hissizlik, donma bazen de her zaman yaptıkları şeylere devam etme şeklinde tepkiler gösterebilirler.
Tüm bu tepkilerin yanı sıra kaygı, uykuya dalmakta güçlük, üzüntü, özlem, öfke, suçluluk, utanç, okul sorunları, bedensel yakınmalarda görülebilir.
YASI YAŞAMAYI NELER ZORLAŞTIRIR?
Çocuğa ölen kişinin cenaze törenine katılmasına izin vermemek, kendi duygularını çocuklardan saklamak vb çocuklar için zor olan bu süreci daha da zorlaştırır. Yine sevilen kişinin ölüm biçimi yas tepkisinde oldukça önemlidir. Hem yetişkinlerin hem çocukların ani ölümlerle başa çıkması daha zordur, yapılan araştırmalar yetişkinlerin de çocukların da yas sürecindeki tepkilerinin oldukça benzer olduğunu göstermektedir.
Çocuğun ölen kişiye yakınlığı yas tepkisinin yoğunluğunu da doğal olarak etkiler. Ebeveynlerden birinin ya da ikisinin kaybı çoğu zaman çocuklar için oldukça travmatiktir. Hayatta olan ebeveynin çocukla sağlıklı iletişimi yası daha sağlıklı yaşamasını sağlayabilir. Aynı zamanda ebeveynin yerine geçebilecek kişiler de çocuk için koruyucudur. Yetişkinlerin çocuğun yasını kabul etmedikleri ya da gerekli desteği vermedikleri/ veremedikleri durumlarda daha fazla hasar alınması kaçınılmaz olur.
YAS SÜRECİNDE SAĞLIKLI YAKLAŞIM
Ebeveynlerin yapabilecekleri en sağlıklı tutum kendilerine iyi bakmalarıdır. Çocukların gereksinimlerini karşılayabilmek için onların tepkileri hakkında bilgi edinmeleri, sorularına hazırlıklı olmaları ve onların yanında olduklarını hissettirmeleri önemlidir.
Çocuğa ölüm haberini verirken küçük bir çocuksa mümkün olduğunca somutlaştırarak anlatmak gerekir. Uyku, yolculuk, ruh gibi kavramları kullanmamakta yarar vardır bunun yerine ‘ artık nefes almayacak’ , ‘saçı uzamaz, acı da duymaz’ gibi açıklamalar yapmak daha sağlıklı olacaktır. Çocuk çok fazla ağlarsa buna izin vermek, susturmaya çalışmamak gerekir. Sarılıp sakinleşmesini bekleyebilirsiniz, bir süre sonra susacak ve size her şeyin nasıl olduğu ile ilgili sorular soracaktır.
Cenaze törenlerinin bizler için de işlevi vardır. Gerçek olmayanı gerçek haline getirmenizi sağlar, hayalleri önler, yas sürecini harekete geçirir ve üzüntümüzü sembolik olarak ifade edebilmemizi kolaylaştırır. Yaşam ile ölüm arasındaki dönüşümü sembolize eder. Tüm bunların yanı sıra yalnız olmadığınızı fark edersiniz, diğerleri ile daha da kolaylaşır her şey…
Tören sırasında çocuğun yanında güvendiği bir yetişkin olmalıdır. Çocuğa destek olan kişi neler olup bittiğini ona anlatabilmeli ve gerekli gördüğü d urumda da onu oradan uzaklaştırabilmelidir.
Biri aniden öldüğünde ailenin hep birlikte olay hakkında konuşması önemlidir. Çocuğun günlük rutinine hızla dönmesi sağlanmalıdır. Böylece eski alışkanlıklarına dönerek ‘tanıdık-bildik’ alanda daha güvenli hissedecektir. Ailede bir ölüm olayı yaşandığında okula devam önerilir. Çocuklar ebeveynlerinden uzaklaştırılmamalıdır, yakın akrabalar ya da arkadaşlar eve gelerek çocukla ilgilenilmesi sağlanabilir.
Kaybedilen kişiye özlem bazen çok fazla olabilir, yetişkinler bu özleme katlanmak konusunda çocuklara yardımcı olmalıdır. Özlem, uzun sürse bile zamanla daha az acı verebileceğini söylemek gerekir. İstediği zaman hissettikleri hakkında konuşabilmeleri için onlara fırsat verilmeli, kaybedilen kişiye ait fotoğraflara bakmasına, gittikleri yerleri ziyaret etmenin acıyı hafifletebileceğini anlatmak gerekir. Aynı zamanda çocuğa duygularını yaşamakta özgür olduğunu kimsenin ondan daima üzüntülü olmasını beklemediğini de söylemek daha sonra çocuğun kendisini suçlu hissetmemesi için önemlidir.
Özetle;
-Çocuklar için kendilerini güvende hissedecekleri ortamı sağlamak, yalnız olmadıklarını hissettirmek
-Ölüm ile ilgili olarak konuşabilmek, sordukları soruları yanıtlamaya çalışmak
-Sorularını yanıtlarken net, anlaşılır ve gerçekçi olmak, yalan söylememek
-Tören ve ritüellere katılmalarını sağlamak
-En kısa zamanda günlük rutine dönmelerini kolaylaştırmak önemli olacaktır.
En önemlisi de süreci deneyimlemesine ve öğrenmesine olanak tanımak gerekir…
Küçük prensin yazarı, A. de Saint Exupery’ nin dediği gibi;
‘Eğer insan bir çiçeği seviyorsa ve milyonlarca yıldızın üzerinde bu çiçekten bir tanecik varsa, yıldızlara uzaktan bakmak bile bu insanı mutlu etmeye yeter. Çünkü insan kendi kendine ‘işte benim çiçeğim oralarda bir yerde’ diyebilsin…’
Bir cevap yazın