DENİZ’ İN RÜYASI (Korona Kuşu)
Birkaç gündür huzursuzdu Deniz, annesi ile babası sürekli kendi aralarında bir şeyler konuşuyorlardı son zamanlarda. Bir virüs mü varmış ne adı da Korona gibi bir şeymiş , insanlara zarar veriyormuş, ondan korunmak için evden hiç çıkmamak gerekiyormuş. O gece bir rüya görmüş Deniz…
Deniz, uykusundan uyanmış ve koşarak annesinin yanına gitmiş ‘Anne ben bir rüya gördüm hem korkutucuydu hem de çok güzeldi ’ diye anlatmaya başlamış.
‘Hem korkutucu hem de güzel hmm’ demiş annesi merak etmiş, ‘Nedir seni hem korkutan hem de hoşuna giden aynı anda hadi anlat bana rüyanı tatlım ’.
Hani sen hep derdin ya güzel rüyalar gör ama kötü rüyalar da görülür diye hah işte bu öyle bir rüyaydı anne. Rüyamda yeryüzünde bütün kuşların başına bir talihsizlik gelmiş bu bir hastalıkmış, Korona virüs diyorlardı rüyamda büyük kuşlar ona. Böyle yıldız gibi bir şeye benziyormuş bu virüs. Bütün kuşlar hastalanmaya başlamış, en çok da yaşlı kuşlar hastalanıyormuş. Kimsenin evden çıkmaması gerekiyormuş, minik kuşun annesi ile babası da işe gitmiyormuş artık, evde çalışıyorlarmış, bazı anne ve baba kuşlar işlerini kaybetmiş, bazıları da mecburen işe gidiyorlarmış, işe giden kuşlar şifacı kuşlarmış bir de temizlik işi ile uğraşan kargalar her gün ormanı temizlemeye devam ediyorlarmış. Posta güvercinleri de sürekli bilgilendiriyormuş bütün kuşları olanlar hakkında. Herkes elinden geleni yapmaya çalışıyormuş.
Korona denilen bu virüs, aslında sadece yaşamaya çalışıyormuş, kuşlara bu kadar zarar verdiğinin farkında bile değilmiş, biraz daha zaman geçince diğerleri ile uyumlu bir şekilde yaşamayı da öğrenecekmiş, öğrendiğinde de artık kimse zarar görmeyecekmiş . O zamana kadar bütün kuşlar bir şeyler yapmalıymış.
Sonra birden minik kuş yerde bir tüy görmüş bu diğer kuşların tüylerinden çok farklıymış. Bu içinde her rengin olduğu tüy Simurg diye bir kuşun tüyüymüş anne, gönderdiği tüy bir işaretmiş aslında.
Annesi onu merakla dinlemeye başlamış. ‘ Bir tüy ha, peki sonra ne olmuş ?’
Bu kuş yani Simurg Kaf dağında Bilgi ağacının dallarında yaşarmış. O her şeyi bilirmiş, kuşlar kafaları karıştığında ona danışmaya giderlermiş. Yeryüzündeki bütün kuşlar bir araya gelmiş ve Simurg’u bulmaya karar vermişler, ona bu Korona denilen virüsten nasıl kurtulacaklarını soracaklarmış. Yola koyulmuşlar, koyulmasına da evden çıkmamak gerekiyormuş ya, onlar da hayal güçlerini kullanacaklarmış. Minik kuş, ‘Simurg’ a ulaşmak çok da kolay değil, aşılması gereken vadiler var, bütün bu vadileri geçtikten sonra Simurg’ a ulaşabiliriz’ demiş. Bütün kuşlar gözlerini kapatıp onun söylediklerini hayal etmeye başlamışlar. Ortalığı büyük bir sessizlik kaplamış birden bire.
‘Geçilmesi gereken vadiler mi varmış nasıl yani? ’ diye sormuş annesi, bu konuşmaya duyan baba da içeriden gelmiş onların yanına ve o da merakla dinlemeye başlamış.
Bu vadilerden ilki İstek Vadisi’ymiş, burada herkesin isteyebileceği çok güzel şeyler varmış, en güzel yemekler, içecekler, şekerlemeler, harika şeylermiş bunlar. Her birinde bir telaş bir heyecan. Bazı kuşlar kalmışlar burada yola devam etmemişler. Bülbül demiş ki ‘Burası çok güzel burada bir kuşun isteyebileceği her şey var ama ben gülü özledim’ , güle olan aşkını hatırlayıp geri dönmeye karar vermiş. Bir kısmı burada kalmış bir kısmı da geri dönmüşler. Minik kuş şaşırmış ‘Heeey daha yeni çıktık yola demiş’ dönmüş arkasına bakmış ki giden gitmiş, kimi de orada kalmaya karar vermiş, yola devam etmeyeceklermiş yani. Neyse bizim kuş ve diğerleri devam etmişler yollarına.
İkinci vadiye gelmişler, burası Aşk Vadisi’ymiş yine bizim kuşlardan bazılarının başı dönmüş; aşık olmuşlar ama bu aşk öyle birbirlerine duydukları aşka benzemiyormuş, kendini bir şeylere inandırmaya o şeyden başka bir şey düşünmemek gibi bir şeymiş bu… En güzel, en pahalı oyuncaklar varmış burada. Bu oyuncaklara sahip olmayı istemişler, büyük kuşlar içinde lüks yuvalar, gösterişli eşyalar filan varmış….Sadece onlara sahip olmak istemişler başka bir şey düşünemiyorlarmış. Burada kalmaya karar vermiş çoğu… Papağan ben burada kalacağım ve sonsuza dek bu güzel oyuncaklarla oynayacağım demiş.
Babası sormuş ‘ İşleri pek kolay görünmüyor ne dersin nasıl ulaşacaklar bu her şeyi bilen kuşa?’
Babaaa, biraz sabret demiş bizim minik kuş.
Sonra üçüncü vadiye gelmişler burası da Bilgisizlik Vadisi’ymiş. Burada kimse hiçbir şeyi merak etmiyormuş, Amaan ne olacak sanki yeni şeyler öğrenip de diyorlarmış. Hiç soru sormamışlar merak da etmemişler, kuşların bir kısmı burada kalmış. Kartal da burada kalmaya karar vermiş, ‘Şöyle bir uzanım ben’ demiş yatmış, kalkmış, etrafa bakmış arada da bir havalanıp av bulmuş kendisine bu kadarı yetermiş.
Kuşların sayısı gittikçe azalıyormuş. Dördüncü vadi İnançsızlık Vadisi’ ymiş, boşuna geldik buralara kimse bizi kurtaramaz bu virüsten diye sesler yükselmeye başlamış içlerinden bazılarında. Baykuş diğer baykuşlarla birlikte bataklığına dönmeye karar vermiş onlar da, vazgeçmişler yani.
Ardından Yalnızlık Vadisi gelmiş. Bütün kuşlar korkmaya başlamış. Sadece kendileri varmış gibi endişelenmişler ve tek başına hareket ettikleri için diğer hayvanlar tarafından zarar görmüşler. Oysa birlikte hareket edebilseler en büyük düşmana da kolaylıkla karşı koyabilirlermiş. Ama onlar ne yapmış; kendi içlerinde kavga etmeye başlamışlar.
Anne araya girmiş ‘Keşke birlikte hareket etmenin gücünü anlayabilselermiş’ demiş ‘O zaman Korona ya karşı daha güçlü olurlarmış, birlikte hareket etseler, kavga etmeseler, kimse yuvasından çıkmasa, hem yuvalarında birlikte çok eğlenceli zaman da geçirebilirlermiş’ demiş.
Deniz iç çekmiş ‘Bilememişler anne’ demiş.
Sonra uçarken uçarken öyle bir yere gelmişler ki burası herkesin lider olmak istediği bir yermiş adı da Ben Vadisi’ymiş. Ben bilirim doğru olanı kimse benden daha iyisini bilemez demeye başlamış bu vadide kuşlar. Herkes lider olmak istemiş, birbirlerini ezip geçmişler. Zavallı minik kuş şaşkınlıkla izliyormuş olanları. Bazı kuşlar bu vadiyi çok beğenmiş ve burada kalmışlar.
Diğerleri yola devam etmiş. En sonunda masmavi gökyüzünde doğan güneşi görmüşler, Güneş hızla yaymış ışıklarını, gözleri kamaşmış birbirlerini görememişler önce, minik kuş ‘ hey bakın burası ne kadar aydınlık ve sıcak’ demiş neşeyle, sonra fark etmiş ki tüm o vadilerden geçebilmeyi başarmakmış aslında hedef… Topu topu 30 kuş kalmışlar. Simurg 30 kuş demekmiş zaten. Si, otuz , Murg da kuş anlamına geliyormuş Farsça’ da.
Eveeet… Simurg onlarmış. Bilge olan, sorunlara çözüm bulacak olan onlarmış meğer. Hepsi bir araya gelmiş ve demişler ki ‘ Heeey bu Corona virüsü geldi tamam ama gidecek biz elimizden geleni yapalım, önce hep birlikte hareket edelim, aramızda anlaşmazlıklar çıksa da çözüm yolları bulmaya çalışalım, dikkat edelim, kendimizi koruyalım, sevdiklerimizi koruyalım birlikte güçlü olalım, bize daha neler öğretecek buna bakalım. Korona korksun bizden…’
Annesi ve babası Deniz’ i kucağına almış ve sevgiyle sarılmışlar. Annesi gözlerinin içine bakarak, tekrar şöyle demiş ‘Evet minik kuşum elbette kötü şeyler olacak ama güzel şeyler de olacak, bazen biri biter diğeri başlar hem güzel şeyler hem kötü şeyler hep olacak, hadi şimdi gidip birlikte kurabiye yapalım..’ demişler…
Saime Çağlı
Bir cevap yazın