Hep beraber yola çıkmışlar fakat yol zorlu ve uzundur. Yorulurlar, devam edemeyenler olur.
Bülbül aşığını bahane eder geri döner, papağan güzel kuşlarının ziyan olmasını istemez,
kartal gökteki krallığını bırakamaz. Sayıları gitgide azalır. 7 vadi bitip Kaf Dağı’na
ulaştıklarında sayıları 30 kalmıştır. (Simurg adı da buradan gelmektedir. Si:30, murg:Kuş)
Sonunda Simurg’u gördüklerinde ise Simurg’un kendileri olduğunu fark ederler; dergâh
aslında bir aynadan ibarettir.
Antik İran’da ise, Simurg’un kendisini alevlerle kaplayana kadar 1700 yıl yaşar, daha sonraki
tanım ve kayıtlarda ise onun ölümsüz olduğundan bahsedilmiştir.
Simurg uçuşa kalktığında, bilgi ağacının yaprakları titrer her bitkinin tohumlarının
dökülmesine neden olurdu. Bu tohumlar dünyanın her yanına dağılır gelmiş geçmiş her bitki
çeşidinin kök almasını sağlar ve böylece de (bu bitkiler yoluyla) insanoğlunun tüm dertlerine
şifa olur..
Diye anlatılır, efsanede…
Biz terapistler zaman zaman efsanelerden, masallardan, zaman zaman da romanlardan da
yararlanarak terapimize devam eder ve sağaltmaya çalışırız danışanlarımızı.
Bibliyoterapi (okuma ile sağaltım) bu yöntemlerden biridir. Bu yöntem eski Yunan’a dek
uzanır. Eski Yunan’da bir kütüphanenin kapısının üzerinde yazılı bir tümce bu durumu çok
güzel yansıtır : İnsan Ruhunun İyileştirildiği Yer
1916 da Samuel Crothers’in kitapların terapi amaçlı kullanımını bibliyoterapi olarak
tanımladığını görmekteyiz. Günümüzde bibliyoterapi, kitaplar aracılığıyla bireylerin sorunlarını
çözebilmesine yönelik bir yardım tekniği olarak kabul edilir. Amaç edebiyatla okuyucunun
kişiliği arasında dinamik bir ilişkinin kurulmasıdır. Bu ilişki terapistin denetiminde
yürütüldüğünde kişi, sorunları ile yüz yüze gelebilir ve olumlu değişmeler
yaşayabilir. Bibliyoterapi sadece klinik bir yaklaşım olarak alınmamalı , gelişimsel bir yaklaşım
olarak bireyin gereksinimlerini karşılamaya yönelik de kullanılabilir.
Bibliyoterapi ne zaman kullanılabilir?
Kendini tanıma, kendini keşfetme ve kabul
Olumlu benlik algısı geliştirme
Benzer sorunları yaşayanlar olduğunu görüp, yalnız olmadığını fark edebilme
Farkındalık sağlama
İçgörü kazanma
Bir sorunun farklı çözümleri olabileceğini görme
Yeni değerler kazanabilme…
Liste uzayıp gidebilir.
Bibliyoterapi süreci gerçekte ‘ bireyi doğru kitapla doğru zamanda buluşturmak’ la
başlar.Özellikle çocuklarla ve gençlerle çalışırken bu teknik kullanıldığında, danışman
çocuğa seçilen öyküyü okur ve gerektiğinde belli aralıklarla onun duygularını ifade etmesine
olanak tanır.
Yetişkinlerle çalışırken de kitap kişi tarafından okunur ve süreç üç evrede devam eder.
1.Evre:Özdeşleşme ve Yansıtma
Kişi kahramanın sorununu fark ederek kendi yaşamakta olduğu sorunla benzer ve farklı
yönlerini karşılaştırıp onunla özdeşim kurabilmesini sağlamaktır. Okuyucu öykü kahramanı ile
özdeşim kurabildiği ve kendi sorunlarıyla ilgili yansıtma yapabildiği zaman terapist yavaş
yavaş, bireyin kendi duygularını ortaya koyması için onu cesaretlendirir.
2.Evre:Arınma
Okur hazır olduğunda, bastırmış olduğu duygular ortaya çıkarılmaya çalışılır. Rahatlama
sağlanır. Bu evre bibliyoterapiyi normal okuma sürecinden farklı kılan evredir. Hem öykü
kahramanının hem de kendi bastırdığı, tanıyamadığı, anlam veremediği bir çok duyguyu fark
etmeye başlar.
3.Evre:İçgörü ve Bütünleşme
Bireyin kendi özelliklerine, yaşadıklarına, sorunlarına ilişkin içgörü kazanarak kendi içinde bir
bütünlüğe varabilmesi ile tamamlanır. İç güçlerini harekete geçirir, kendi algısıyla değişir,
farkında olmadığı yönlerini tanıyıp kabul etmesiyle bütünlük kazanır…
Bibliyoterapi süreci ile öykü işlevini tamamlamış ve bireyin kendi öyküsünü yeniden
oluşturmasına katkıda bulunmuştur.
Son olarak;
Bu efsanevi kuş, spiritüel aydınlanma ve reenkarnasyona göndermede bulunur. Kuşun
yanması cehenneme iniş deneyimini, yeniden doğması ise arınarak saf şuur halinin elde
edilişini simgelemektedir.
Efsanede olduğu gibi… hep yeniden doğulur…
Bir yanıt yazın